Önsöz

Artık hayatın prezervatıf kullanma vakti geldi de geçiyor..

30 Temmuz 2023 Pazar

INVICTUS

 


“Beni saran geceden başka
Kapkaradır o çukurda baştan başa
Hangi tanrılar bahşetmişse bana
Şükrederim yenilmez ruhum için onlara”


        Yaşamın ne olduğunu anlayabilecek bir yaşta ve olgunlukta bile değildim yaşama amacımı sorguladığım zamanda. Nasıl ve ne zaman gibi soruların cevaplarını aramıyordum. Yalnızca bu dünyaya bir imza atmam gerektiğini hissediyordum. Hayaller kurdum gelecekle ilgili. Elde edilebilir ve küçük hayallerle başladım. Hayallerim zamanla büyüdü. Duyguların hayali peşinden koştum bir süre. Sonu dünyayı kurtarmaya kadar giden. Her seferinde hayatın gerçekliğine çarptım. Zamanla daha gerçekçi hayaller kurmaya başladım. Asla gerçekleşmeyen. Sürekli bir arayışın içimdeydim. Hayallerim asla bitmiyor, sürekli şekil değiştiriyordu. Ne aradığımı bilmiyordum. Bildiğim tek bir şey vardı. Bu dünyaya gelmemde bir amaç olmalıydı. Sıradan bir yaşamın içerisinde birbirini kopyalayan yıllar istemiyordum. Milyarlarca insandan üstün değildim. Milyonlarca insandan zeki değildim. Binlerce insandan zengin değildim. Yüzlerce insandan mutlu değildim. Bildiğim tek bir şey vardı. Bu dünyaya gelmemin bir amacı olmalıydı. Tıpkı bir kelebek etkisi gibi, zamansal boyutta değişiklik yapabilecek kadar güçlü, trilyonlarca olasılıktan birisini yaratabilecek kadar önemsiz. Olasılıklardan sadece birisi olabilmek bile benim için önemliydi. Sonuçta insanların beni tanımalarına gerek yoktu. İstemiyordum. İnsanların beni hatırlamalarına gerek yoktu. İstemiyordum. Bana tek gereken günün birinde, geçmişi düşünürken “başardım” diyebilmekti. Yaşamın kendisine dokunabilmekti. Harcadığım her nefese anlam katabilmekti. Dünyanın en başarılı, en zeki, en zengin, en mutlu, en huzurlu insanı olmak değildi derdim. Sonuçta “zaman” hiç bir zaman, hiç kimseye her şeyi bir anda vermemişti. Yaratıcının en gerçek kanıtıydı “zaman”. Ben ne “zaman”la savaşmak istiyordum, ne de “zaman”ı kabullenmek. Ben sadece değiştirmek istiyordum. Doğru anda doğru şeyi yapabilmek istiyordum.


“Kötü şartlarda olsam bile
Ne ürktüm, ne de yüksek sesle ağladım
Kaderin pervasız darbelerinde bile
Kana bulansa da başım, eğilmedi asla”


         Herkes gibi hayat sınavında kimi zaman doğru kimi zaman yanlış tercihler yaptım. Kimi bedeller ağır, kimi tercihler ödül oldu. Düştüm. Defalarca kalktım. Tekrar düşebilmek için. İnanmaktan asla vazgeçmedim. Büyüdükçe öğrendim. Hata yaptıkça öğrendim. Üzüldükçe öğrendim. Unuttukça öğrendim. Hayallerim, yaşamım tek bir gerçeklik üzerine kuruluydu. O da ne yaparsam yapayım, sonuçları ne olursa olsun, asla art niyet olmamalıydı kalbimde. Kalbimi camdan yaptım kıran çok oldu. Demirden yaptım pas oldu. Ben de sonunda denizden yapmaya karar verdim. Giren kayboldu. Yüzmeyi bilen kurtuldu, bilmeyen boğuldu. Kimselere anlatmadım gördüklerimi, yaşadıklarımı, hissettiklerimi. Geçiştirdim beni anlamaya çalışmayan, benimle aynı hayali paylaşmayacak insanları. Kimi bencil dedi, kimi narsist, kimi ilgisiz, kimi sevgisiz. Kimseleri suçlamadım. Suçlamaya çalıştıklarımı azad ettim. Her seferinde en sonunda kendimi affettim ve hayatıma devam ettim. Çünkü biliyordum, her seferinde “o” an geldiğinde bir hikayenin tamamlanıp sıradaki hikayeye geçmem gerektiğini. Ancak bu şekilde beni bekleyen geleceğe hazır olabilirdim. Doğruların veya yanlışların benim için bir önemi yoktu. Önemli olan aldığım derslerdi. Sonuçta her bitiş yeni bir başlangıçtı ve hayat kısaydı. Ben de affettim, elimden geldiğince yardım ettim, yaşadığım ve öğrendiklerim için şükrettim, kendime göre sevdim, elimden geldiğince gülümsedim, her koşulda mutlu olmaya çabaladım.


“Bu gazap ve gözyaşı ülkesinin ötesinde
Görünmez gölgelerin dehşetinden başka bir şey
Ve beni bulur o senelerin tehdidi
Bulacaktır da korkusuz”


        Bir olay var ki vicdanımın sesi hiç bir zaman susmayacak. İçimdeki yangın hiç dinmeyecek. Kalbimdeki hüzün hiç geçmeyecek. Aldığım ders hiç aklımdan çıkmayacaktı. Suçlu değildim ancak kendimi ömür boyu cezalandırmayı seçmiştim. Bir trafik kazası hayatımı tümüyle değiştirmişti. Dili olmayan küçücük bir beden bana ömrüm boyunca unutamayacağım bir ders vermişti. Bana yaşamın ne kadar önemli olduğunu, hayata tutunmak için engellerin hiç bir anlamı olmadığını, mutluluğun sevgiden geçtiğini yıllarca bana eylemleriyle anlattı. İlk başlarda anlamadım. Sonraları görmezden geldim. Gün geldi umursamadım. An oldu sinirlendim, suçladım. Ama o ufacık beden hiç vazgeçmedi. Hiç pes etmedi. Hiç kabul etmedi. Hep aynı yaşam sevinciyle beni bekledi. Yanına gitmemi bekledi. Onunla ilgilenmemi bekledi. Bildim ama görmemezlikten geldim. Anladım ama duymamazlıktan geldim. Kendime hep bahaneler uydurdum. Yaşadıklarımın beni ne kadar yorduğundan bahsettim durdum. Çoğu zaman haklıydım da ancak haklı olmam onun benden istediği, onu mutlu edecek ufacık anları ondan esirgememi haklı çıkartmadı. Aklım ne derse desin vicdanım hiç susmadı ve hiç susmayacak. Keşke ne kadar sevdiğimi azıcıkta olsa belli etseydim. Keşke bana nasıl umut verdiğini azıcıkta olsa anlatabilseydim. Gözlerinin içine baktığımda gördüğüm azmin, karşıma çıkan her engelde bana nasıl güç verdiğini bilseydi. O şimdi bir melek. O şimdi bana ilham veriyor. O şimdi bana güç veriyor. O şimdi hayata sımsıkı tutunmamı sağlıyor. O şimdi yanımda değil ama ben her gün onu özlüyorum. Her aklıma geldiğinde gözlerim doluyor. Hayat adil değildi ve o çok daha iyi bir yaşam hak etmişti. 


“Kapı ne kadar dar olsa da
Cezalarım ne kadar ağır olsa da
Kaderimin efendisi benim
Ruhumun kaptanı benim”


        Ruhum yaralarla yüzüm gülücükle dolu. Rehberimde binlerce insan var, aramak istediklerim bir elin parmaklarını geçmez. Bedenim huzur, aklım kaosla besleniyor. 

Yaşam, okyanusta yol alan bir tahta parçası gibi bir oraya bir buraya sürüklüyor. Yaptığım hataların bedellerini ödemekten çekinmiyorum. Tıpkı başarılarımın keyfini sürmekten utanmadığım gibi. Bir amacım var, küçüklüğümden beri hiç vazgeçmediğim. Pes etmedim. Engellerden korkmadım. Hiç yılmadım. Bu gözler bir depremle yok olan hayatlar gördü. Bu beden hayatın önemini , zamanın aslında ne kadar kısa olduğunu, her anın ne kadar değerli olduğunu anladı. Deneyimledikçe güçlendi. Yaşadıkça öğrendi. En sonunda kavradı: Hayatı güzelleştiren şey tahmin edilemez insanlar ve olaylardır. Kimi zaman hayatı zorlaştırır gibi gözükse de bazen zorlaştırmak daha güzel bir hale getirebilir. Zira sıradanlaşmaktan çıkarır. Sıradan bir hayat istemediğim için bu zor yolu seçtim. Yaşadıkça da daha çok sevdim. Her şey önce inanmakla başladı. Sonra hem sevmek hem de inanmakla devam etti. Hayatımın merkezine yerleştirdim bu olguları. İnandığım şeyleri sevdim. Sevdiğim şeylere inandım. Koşulsuz sevdim. Koşulsuz inandım. Bu hayatta en çok değişimi sevdim, en çok değişime inandım. Zaman değiştikçe ben de değiştim. Ve inanıyorum bir gün ben de zamanı değiştireceğim. Belki birileri için, belki bir şeyler için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder